4. Bölüm; Kemer - Göynük - Phaselis

Antalya'nın bunaltıcı sıcağında uykumdan uyandığımda, karnımda yüzlerce böcek geziyormuş gibi kıvranıyordum*.

Ama çok önemsemedim ve sabah Phaselis’e gittik arkadaşımla.
Müze kart geçerli, içeriye yiyecek vs. sokabiliyorsunuz veya kafeteryadan bir şeyler alabilirsiniz. Önce deniz keyfi yaptık, bir yandan sohbet bir yandan deniz. İlter ile uzun zamandır yüz yüze görüşmemiştik ve bol bol konuştuk. Gopro ile su altı çekim denemeleri, birkaç antik para bulma ümidi ile denizde tarama yaptık :) 




Sağ arkada tehlike var :)



Phaselis büyük İskender’in 9 ay yasadığı bir şehir. Şehrin ana caddesi direkt denize çıkıyor. Hatta denizde üstüne bastığınız bazı taşların eski kalıntılardan olduğunu fark edebilirsiniz. Tipik olarak hamam, ana cadde, agora, tiyatro gibi bölümlerden oluşuyor şehir. Fakat Phaselis’i farklı kılan özelliklerden birisi gelişmiş su kemeri, kanalizasyon sisteminin bulunması ve büyüleyici bir coğrafya içine kurulmuş olması. Zamanının önemli limanlarından birisi. Rodoslular tarafından kuruluyor, perslerin eline geçiyor, sonra da Büyük İskender’in. Şehir daha sonra korsanlar tarafından sürekli taciz edildikçe önemini yitiriyor.  Şehrin temel geçim kaynağı ticaret ve Phaselisliler ticari zekası yüksek insanlar olarak bilinirmiş.
Phaselis’te 3 tane sahil var, girişten sonra gördüğünüz ilk iki koy daha sakin ve küçük, şehrin diğer tarafındaki sahil büyük ama çok kalabalık. Aileler genelde büyük olanda.












Şehrin her yerinde büyükçe arılar bulunmakta, rivayete göre şehrin terk edilmesinde bu arıların büyük rol oynadığı söyleniyor. Ama gerçek olan şu aslında, alanya ve antalya limanlarının gelişmesiyle şehir önemini kaybetmiştir.





Ana Cadde 
Taş üstündeki işlemeler

Ana Cadde

Anıtsal Tak




Phaselis’te 7ye kadar kalabiliyorsunuz. Sonrasında kalmak isterseniz de çeşitli yöntemler var, görevliler gidene kadar bir yerlere saklanıp, sonra ortaya çıkabilirsiniz ama tabii ki tavsiye etmiyoruz :) fakat bir geceyi geçirmeyi hak edecek bir yer. Zamanında burada yasayanlar tam keyif adamlarıymış. Aksama kadar burada keyif yaptıktan sonra otele geri donduk.


Soslu karides
Aksam yemeği için dışarı çıktık ve kemerdeki Forellenhof fish & steak isimli mekana gittik. Ufak, sevimli bir aile restoranı. Bahçesindeki limon ağacından gelen limonları kullanıyorlar ve çok hoş. Önden gelen soslu karides ve beyaz şarap, arkasından gelen dil balığı çok iyiydi. Balığı seçmek ve onu kıvamında pişirebilmek ayrı bir maharettir. Yahya Bey bu isi iyi biliyor.
Aksam biraz takıldıktan sonra otele döndük.



Dil Balığı


Sabah 5 gibi mideme giren kramp ile uyandım, biraz yatakta yuvarlandıktan sonra, kalkıp hemen eczaneye gittim. Tabii ki doktora gitmeyi düşünmedim bile :) iki ilaç aldım.
Büyük ihtimalle dağdan inerken içtiğim su dokundu veya bir yerden mikrop kaptım ve uyarıları da sallamayınca en sonunda bünye iflas etti. Normalde Göynük kanyonuna ve Tahtalıya gitmek istiyordum bugün ama açıkçası durumum pek iyi değildi. Sonraki gün tekrar yola çıkacağımı düşünerek, bugün dinlenmenin iyi bir fikir olacağına karar verdim zor da olsa. İlter ile havuzda video çekimleri yaptık, kitap okudum ve havuz başında yayılarak geçirdim.




Arada canim sıkılınca semt pazarını ziyaret ettim. Pazarcılar turistlerle çok samimi bir şekilde sohbet ediyor, ana dilleri gibi İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça konuşuyorlardı. Konuşmalar genelde şu şekilde gelişiyordu;
Turisti karşılama
-hallooo fraulein, helloo madam, privet, bonjour (hangisi denk gelirse taktiği)
Turistin ilgilenmemesi üzerine yeni bir deneme
-come here, very cheap pieces
Müthiş pazarlama yöntemi olarak, ikna ve baskı;
-sadece sechs Euro (bu kısmı merak ettim, neden sechs, neden fünf değil?)
Turistin geçip gitmesi üzerine, final;
-ehhhh yürü git, bi b.k alan yok zaten. (Türkçeye dönüş ve kısa filmin sonu)



Kemer ve civarı orada olduğum sürece çok durgundu turist bakımından. Gece hayatı bile böyle bir yer için çok sakindi. Mekanlarda normal zamana göre in cin top oynuyordu. 

Yorumlar